Umutların Yaşlandığı Şehir

Posted on Sep 9, 2008 in Expédition 2008, Mardin/Hasankeyf, Turquie

Bugünlerde adını çokça duyduğumuz, pek çok tartışmaya konu olan Batman – Mardin Karayolu üzerinde olan Hasankeyf, planlamalara göre yaklaşık on yıl sonra tamamlanacak olan Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak.


Ülkemizde uzun yıllardır enerji ve sulama ihtiyacını karşılamak için barajlar yapılmakta. Fakat Ilısu Barajı’nı diğerlerinden ayıran birkaç önemli durum var. Öncelikle Hasankeyf ve çevresi “medeniyetin köklerinin yattığı yerler” olarak tanımlanmakta. Şöyle ki; on bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilen Hasankeyf’in Pers, Roma, Artuklu, Eyyubi, Osmanlı gibi yirmiden fazla medeniyete ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Hasankeyf’e geldiğimizde karşımıza çıkan eski köprü ayakları, cami kalıntıları, mağaralar ve dahası bölgenin zenginliğini hissetmemiz için yeterli oldu. Diğer bir yandan bölgede henüz %40 civarında yüzey araştırması yapılabilmiş halde, yani bölgenin kültürel ve tarihi zenginliği bilinenden çok daha fazla.

Baraj mevzuuna dönecek olursak, ilk olarak 1950’li yıllarda ortaya atılmış Ilısu Barajı’nı yapma fikri. Amaç enerji ihtiyacını karşılamak olarak tanımlanmış. Ardından Güneydoğu Anadolu Projesi’nin oluşturulmasıyla, Ilısu Barajı GAP kapsamına alınmış ve devletin planları arasındaki yerini daha da sağlamlaştırmış. 1996-97’den itibaren bu konu daha fazla kesinlik kazanmış. Dış kredilerle yapılması planlanan barajdan 55.000 ile 80.000 arasında insanın etkilenmesi beklenmekte. Her ne karda yeni yerleşim birimlerinin oluşturulacağı söylense de bu durumda göç gibi başka sosyal sorunların ortaya çıkması muhakkak hale gelmekte.


Daha önce de belirttiğimiz gibi tarihi ve kültürel mirasın sular altında kalacak olması sorunun başka bir boyutu. Sulama amacıyla yapılacak olan Cizre Barajı’nın ön adımı olarak da kabul edilen bu barajın yapımı öncesi bölgedeki eserlerin taşınacağı söylenmekte. Ancak bugünlerde bunun ne kadar mümkün olacağına karar vermek üzere bir dava görülmekte. Hakkında bu kadar tartışma yapılan barajın ömrünün 50-60 yıl olacağı söylenmekte. Ayrıca barajın bölgedeki bitki örtüsü ve canlı türlerine de ciddi zarar vereceği belirtilmekte. Bu projenin başka bir boyutuysa Dicle Nehri sularının devletler arasındaki paylaşımı ve kullanımı, çünkü baraj yapıldığında su oranı da etkilenmiş olacak bu durumdan. Burada değinmediğimiz başka pek çok farklı yönleriyle de tartışılan Ilısu Barajı Projesi en başta da bölge halkını etkilemekte…


Çünkü beklemek zor… Hasankeyf neredeyse 50 yıldır kaderini belirleyecek kararı bekliyor. Hasankeyf’i ziyaret etmişken , serde gazetecilik var ya, yöre halkının nabzını tutmak üzere atıyoruz kendimizi bir kahvehaneye. Başlıyoruz dinlemeye…

Yaşları 25 ile 55 arasında değişen değişik meslek gruplarından insanlarla konuştuktan sonra anlıyoruz ki yöre halkının çoğu artık ne istediklerini bile unutmuş, yüzlerine yerleşmiş bitkinlik ifadesi rahatlıkla okunuyor. Aralarında baraj yapılsın diyen de var yapılmasın, bu kültür yok olmasın diyen de. Her iki tarafı da anlamaya çalışıyoruz. Yapılmasın diyenler: “Ben burada doğdum, bu topraklarda. Ayrılmak zor. Bu toprakların altında kültür hazinesi yatıyor. Yok olmamalı”, diyor. “Ama geleceğini bilmeden yaşamak zor” diye de ekliyor. “Baraj yapılacak evlerimiz sular altında kalacak diye evlermizi yenileyemiyoruz, 6 baş tek göz odada yaşaıyoruz.” Barajın yapılması taraftarları ise: “Devletimiz bizden daha iyi bilir. Onlar eğrisini doğrusunu iyice tartmışlardır. Buraya baraj yapılmasını uygun gormusler ise vardır elbet bir nedeni “ diyorlar.


Bizim tabiki de bir tarafa sen haklısın ya da haksızsın deme lüksümüz yok. Ancak unutmamız gereken bir gerçek var: Kültürel mirasımız, doğal SİT alanları, tarihsel yerleşimler tehdit altında. Hasankeyf ise tek örneği değil. Biraz hafızamızı zorlarsak, Tunceli – Munzur Vadisi, Fırtına Vadisi, Çine Barajı, Artvin – Coruh Vadisi, Çanakkale – Troya’nın da aynı tehlikede olduğunu görebiliriz. Tabiki artık sular altında kalmış Bergama- Asklepios’u da unutmamak gerekir.


Ülkemizin sosyo- ekonomik durumunun gelişmesi, bu gelişmenin geçmişi yıkarak, yok sayarak olmadığı takdirde , hepimizin dileği. Tarihi ve kültürel değerlerimizi koruyarak, sahip çıkarak yarınlara taşımalıyız. Unutmayalım bu topraklarda yaşayan tek insanlar bizler değildik.

Dileğimiz barajlar yapılmadan projelerinin daha dikkatli yapılandırılması. Kültürel mirasın, insan yaşamlarının göz ardı edilmemesi. Çünkü hiçbiririn geri dönüşümü, telafisi yok.


Hasankeyf sular altında kalmasın! Bu konuda ciddi araştırmalar yapan Doğa Derneği’nin çalışmalarına göz atmak ve destek olmak isterseniz, derneğe “ http://www.dogadernegi.org/ “ adresinden ulaşabilirsiniz.


Ezgi Yıldırım – Nilay Küme – Mert Küçükyumuk

Ağustos ‘08